Eğitimde Düşündürücü Tablo

Untitled-1DMINWGLHAV81909

Bu makalede PISA-2012 sınav sonuçları ve OECD’nin Bir Bakışta Eğitim (Education At A Glance) raporları ışığında Türk Eğitim Sisteminin değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Bilindiği gibi Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) eğitim koordinatörlüğünce 3 yılda bir yapılan PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) sınavlarıyla ülke eğitim sistemleri bir dizi endeks bağlamında karşılaştırılarak değerlendirilmektedir. Söz konusu sınavlar sırasıyla Matematik, Fen Bilimleri ve Okuma Becerileri kategorilerinde yapılmaktadır. PISA 2012 SONUÇLARI Sıra Ülke Mat Fen Bil Okuma 1 Çin- Şanghay 613 580 570 2 Singapur 573 551 542 3 Çin-Hong kong 561 555 545 4 Çin-Taipei 560 523 523 5 Güney Kore 554 538 554 OECD ort. 494 501 496 42 Yunanistan 453 467 477 43 Sırbistan 449 445 446 44 Türkiye 448 463 475

Kaynak: PISA 2012 Results, OECD (2013)

Genel Görünüm Kuşkusuz PISA sınavları sadece eğitim kamuoyunu değil tüm toplumu ilgilendirecek nitelikte, dünya çapında önem taşıyan bir olaydır. İngiltere başta olmak üzere birçok ülke parlamentosunun olağanüstü toplantılar yaparak özel gündemle değerlendirdikleri PISA sınavlarına ne yazık ki ülkemizde aynı ilgi gösterilmemektedir. Gerçekte PISA 15 yaş çocukları üzerinden ülke eğitim sistemlerinin pedagojik, teknik, metodolojik, psikolojik ve felsefi boyutlarını panoramik bir bakış açısıyla sorgulama şansı vermektedir. Ancak belki de böylesine geniş kapsamlı ciddi bir değerlendirme sürecine kayıtsız kalmanın gerekçesinin de bu sorgulama süreci ile ilgili olduğu düşünülebilir. Özetle ne yazık ki PISA sonuçları konusunda alınan bu tavır “Göz kendini göremezmiş.” sözünü bir kez daha doğrulamaktadır. Bütün bu yorumların aksine PISA sonuçları, en azından ilgili çevrelerde biliniyorsa “Acaba gerçekler acı olduğu için mi görmezlikten gelinmektedir.” yorumu da yapılabilir. Bu durumda özellikle eğitim fakültelerinin ve MEB’in duyarsızlığının da sonuçlar kadar düşündürücü hatta elem verici olduğunu itiraf etmeliyiz. Sonuçlar PISA 2012 sınavlarının başlıca sonuçları aşağıdaki gibi sıralanabilir:

• 34’ü OECD ülkesi olmak üzere toplam 65 ülkenin katıldığı PISA sınavlarına göre Türkiye matematikte 44., fen bilimlerinde 43., okuma becerilerinde 42. olmuştur. Ayrıca Türkiye OECD ülkeleri içinde sadece Meksika ve Şili’yi geride bırakarak 32. sırada yer almıştır.

• PISA sınav soruları zorluk derecelerine göre kolaydan zora doğru 6 düzeyde yer almaktadır. Çocuklarımızın fen bilimlerinde % 57.3’ü, matematikte R’si, okuma becerilerinde ise Q.9’u ancak birinci ve ikinci düzeydeki sorulara yanıt verebilmiştir. Bu durum özellikle öteleme, dönüştürme, yordama, analiz-sentez ve yaratıcılık gibi öğrenme süreçlerindeki yetersizlikten kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla çocuklarımızın analitik ve eleştirel becerilerini geliştirmek amacıyla öğretmen yetiştirme programlarında felsefe eğitimine özel bir önem verilmelidir.

• OECD ülkelerinin matematikte 494, fen bilimlerinde 501, okuma becerilerinde ise 496 puanlık ortalamalara sahip olduğu hatırlanınca Türkiye’nin matematikte 46, fen bilimlerinde 38, okuma becerilerinde 21 puan geride kaldığı anlaşılmaktadır. Öte yandan her 3 puan türünde de 1. olan Çin’e göre bir değerlendirme yapıldığında matematikte 165, fen bilimlerinde 117 ve okuma becerilerinde 95 puanlık bir fark olduğu görülmektedir. Özellikle fen bilimlerinde çocuklarımızın 6. düzeyde yer alma oranının % 0.5, matematikte %1 ve okuma becerilerinde ise %0.3 oranında olması kaygı vericidir.

• Türkiye 2003 yılından beri yapılmakta olan PISA sınavlarında göreli olarak önceki sınavlara oranla puan artışı göstermekle birlikte sıralamadaki yeri değişmemiştir. Bu durumun en önemli nedeni birçok ülke için benzer puan artışlarının söz konusu olmasıdır. Nitekim 2003’e göre Türkiye matematikte ortalama 3.2, fen bilimlerinde ise 6.4 puanlık artış sağlamıştır. Aynı dönemde Çin, ortalamalarını her üç alanda da belirgin bir biçimde artırmıştır. Bu durumda bizden sıralamada 2 basamak önde yer alan Yunanistan’a puan olarak yaklaştığımızı belirterek teselli aramak, ormanı ve ağaçları ne tek tek ne de bir bütün olarak görmek olgusu ile açıklanabilir.

• PISA 2012 sonuçları, 2003’ten bu yana gözlenmekte olan bölgeler arası eğitim eşitsizliklerinin devam ettiğini göstermektedir. Buna göre Doğu, Güneydoğu ve Karadeniz bölgelerinde diğer bölgelerimize oranla eğitim kalitesinin belirgin bir biçimde düşük olduğu söylenebilir. Bu bağlamda fen eğitiminde Güneydoğu Anadolu, matematik eğitiminde ise Orta ve Doğu Anadolu bölgeleri Batı Marmara’nın iki yıl gerisindedir. • UNESCO, OECD gibi birçok uluslararası örgütün yaptığı araştırmalarda okul öncesi eğitime ayrılan her bir yılın ülke notlarının bütün kategorilerinde 10 puanlık bir artış sağladığı belirtilmektedir. Bu durumu okul öncesi eğitimin yaşamsal önemde olduğunu unutanlara hatırlatmakla yetinelim.

• OECD ve UNDP raporlarına göre kişi başına düşen ulusal gelirin artışı ile öğrenci sınav başarıları arasında doğrusal bir ilişki vardır. Bu bağlamda 2003’e göre neredeyse kişi başına 3.000 dolardan 10.000 dolara yükseldiği söylenen ulusal gelir artışının yaşam kalitesine olduğu gibi eğitime de yansımaması düşündürücüdür. Bu durum bir ölçüde giderek bozulan gelir dağılımı “adaleti” ile açıklanabilir. Ancak sorun geniş ölçüde eğitim yatırımlarının ve eğitim yönetiminin niteliği ile ilgili görünmektedir. Bu arada OECD ülkelerinde ortalama ilköğretimde öğrenci başına düşen harcama 6.430 dolar iken Türkiye’de bu rakamın 1.130 dolar olması da anlamlıdır.

• Öte yandan ebeveyn eğitim düzeylerinin çocukların sınav başarıları ile ilgili olduğu, örneğin evdeki kitap sayı ve türlerinin bile kaliteyi etkilediği hatırlanacak olursa PISA sınavları ülkemiz adına bu açıdan da düşündürücü sonuçlar vermektedir. Buna göre ülkemizde kişi başına 6.5 yıl eğitim düşerken bu oran Eskişehir ve Ankara’da 8.5 yıl, Şanlıurfa ve Ağrıda 3.5 yıldır. OECD ülkelerinde ise kişi başına 11 yıl eğitim düşmektedir.

• Türk eğitim sistemi, uluslararası birçok araştırma raporuna göre az sayıda bireye dünya ortalamasının üstünde bir eğitim verirken büyük bir çoğunluğa ortalamanın altında bir eğitim vermektedir. Bu durum ülkemizde özellikle fırsat ve olanak eşitliği açısından ve bu kapsamda gelir dağılımı, cinsiyet, köy, kent ve bölgeler arasında ciddi eşitsizlikler olduğunu göstermektedir. Tartışma ve Sonuç PISA 2012 sonuçlanıncaya dek Finlandiya’nın sınav başarılarını küçük bir ülke olduğunu söyleyerek küçümseyenlere bu kez dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin’den büyük bir ders çıkarma şansı doğmuştur. Demek ki güneş balçıkla sıvanmıyor. Ayrıca son 10 yılda uluslararası akreditasyon kuruluşlarınca ekonomide yıldızı parlayan ülke olarak tanımlanan Çin’in bu başarısının altında özellikle eğitim reformu ve bu bağlamda yapılan inovasyon ve ar-ge çalışmaları olduğu belirtilmektedir.

Bugün bize düşen görev eğitimde millî bir seferberlik ilan ederek acil bir eylem planı oluşturmaktır. Bu amaçla PISA sonuçları ile birlikte Türk Eğitim sistemini; öğretmen eğitimi, program içerikleri, ölçme değerlendirme, öğretim yöntemleri, öğrenme ortamları gibi tüm yönleri ile değerlendirmek için Millî Eğitim Şurası toplanmalıdır. “Masum değiliz hiçbirimiz.” anlayışıyla ve öz eleştiri bilinci ile dersler bazında düzenlenecek çalıştay, sempozyum ve benzer organizasyonlarla eğitim sorunları bilimsel bir perspektifle ele alınmalıdır. Bu bağlamda son dönemde pedagojik perspektiften uzak olduğu halde uygulamaya konulan ve adına reform denen politikalarla eğitimi nasıl deforme ettiğimiz gerçeğiyle yüzleşmek en büyük kazancımız olacaktır. Bitirirken PISA notumuzun FIFA sıralamasından daha önemli olduğunu (Ki bu futbolun eğitimden, başka bir anlatımla ayak topunun geleceğimizden daha az önemli olduğunu öğrenme fırsatı demektir.) hatırlamak da kendimize yapabileceğimiz en büyük iyilik olabilir.